ÇOCUĞUM KREŞE BAŞLADI

Çocuklar için öğrenmenin tek bir yolu var o da deneyim dersem çok da abartmış olmam sanırım. Deneyim ise bu dönemde oyun ile kazanılan bir çıktı. Dünyayı keşfetmek, anlamlandırmak, olup bitenler arasında ilişkiler kurmak oyun ve onun getirdiği deneyim ile mümkün oluyor. Tabi ki oyun sadece hayatı prova etmenin, deneyim kazanmanın bir yolu değil aynı zamanda çocuğun kendisini ifade ettiği, zorlanmalarını ve stresini ortaya döktüğü bir eylem de.

Lawrence Cohen –
‘’Çocuklar size kötü bir gün geçirdim, konuşalım mı?’’ demezler. ‘’Oynayalım mı?’’ derler.

İlk başta stres ve çocuk birbirinden alakasız iki durum gibi gözükse de çocuğumuzun hayatında ona göre pek çok stres kaynağı mevcut olabilir. Birkaç örnek vermek gerekirse bunlar;

-Kulesini istediği kadar yüksek yapamamış olmak,
-Kurabiyesinin kırılmış olması,
-Yıkanırken gözüne su gelmesi,
-Çizgi filmi istediği kadar izleyememek ya da
-Okula başlamak olabilir.

Ebeveynler çocuklarını ‘Keyifli vakit geçirsin, biz artık evde yetemiyoruz.’ ya da ‘Çalışmak zorundayız, ona bakacak kimsemiz yok.’ gibi farklı sebeplerle okul öncesi kurumlara emanet ediyor; 1-2 gün oryantasyon ve zorlanma sürecinin ardından okula kolayca alışmasını ve severek gitmesini bekleyebiliyorlar. Bu noktada okula ilk kez başlamak ya da yaz tatilinden sonra tekrar okul sürecinin başlaması çocuklar için stresli bir deneyim olabiliyor. Aşina olduğu güvenli ev ortamından onun için yabancı olan bir ortama geçiş yapmak, yeni beceriler öğrenmek, akranlarıyla ilişki kurmak ve tabi temel bakım verenden uzakta kalmak bu strese neden olan farklı noktalar olabiliyor. Bu durumda yine iyi gelecek olan şey ise çocuğumuz ile aramızdaki bağa odaklanıp bağı güçlendirecek oyunlar oynamak oluyor.

Bu yazıda okula başlayan stresli çocuğumuzla aramızdaki bağı kuvvetlendirip evde nasıl oyunlar oynayabiliriz, oyunlar sayesinde duygularını düzenlemesini, topraklanmasını ve bir sonraki güne hazır olmasını nasıl sağlayabiliriz bunlardan bahsedeceğim. Oynanabilecek oyunlara geçmeden önce bu oyunların temel kurallarını açıklayayım istiyorum  :

-Oyun süreniz boyunca (20-30 dk) telefon, televizyon gibi dikkatinizi dağıtacak unsurlardan uzak durun.

-Oyun esnasında öğretmeye çalışmaktan ve düzeltmekten kaçının (‘Bu ne renkti? Pekii bunun İngilizcesi neydi?’).

-Çocuğunuzla alay etmekten kaçının (‘Aman sen de hiç yenilmeyi sevmiyorsun hemen ağlıyorsun mızmız çocuklar gibi!’).

-Çocuğunuzu gıdıklamaktan kaçının (Gıdıklamak da alay etmek gibi bir üstünlük göstergesi olup çocukta güçsüzlük hissi yaratabilir).

1) Patronun çocuk olduğu yani yönlendirilmemiş çocuk merkezli oyunlar: Çocuğun seçtiği malzemeler ile tamamen onun yönlendirmesine izin verdiğiniz oyunlardır. Müdahale etmeden onun oyununa eşlik ettiğinizde zaten zorlandığı ve onun için önemli olan noktaları oynamaya başladığını göreceksiniz. Kim bilir belki okulda hiç sevmediği yemeği size yedirmeye çalışacak yaşadığı zorlanmayı size deneyimleme fırsatı sunacak ya da belki de düşüp canı acıdıktan sonra öğretmeninin ona nasıl kocaman sarıldığını göstererek bir oyun kuracak.

2) Belli bir konu ya da tema içeren sembolik oyunlar: Gündeminizde olan konuyla ilgili oyuncaklar kullanarak yol gösterici olabilirsiniz mesela okula başlayan yavru tavşanın anne ve babasından ayrılırken çok üzüldüğünü anlatmayla başlayıp okulda yaşadıklarını oynayabilir, çocuğunuzun da duygularını ifade etmesine bir yol açabilirsiniz. Tabi eğer buna istekli olmazsa ısrar etmeden farklı bir oyun geçiş yaparak süreci devam ettirebilirsiniz.

3) Saçmalamalı ve bol kahkahalı oyunlar: Çocuğunuzla birlikte bilinçli olarak anlamsız hareketler sergilediğiniz, duyguları veya olayları abartarak oynadığınız oyunlardır. Örneğin şarkıları yanlış söyleyebilir, kuralları şaşırıp komik bir şekilde oyun oynayabilirsiniz. Özellikle hata yapmaktan korkan çocuklar için faydalıdır.

4) Ayrılık oyunları: Özellikle ayrılık anlarında zorlanıyorsanız aranızda kısa süreli ve mekânsal olarak ayrılık oluşturan bu oyunlar ‘anne-baba ortadan kayboldu ama geldi’ mesajını en kolay şekilde almasının bir yoludur. Ce-e ya da saklambaç oyunları bu oyun türünün en iyi örnekleridir. Oyun boyunca atılan kahkahalar çocuğun endişe duygusundan kurtulmasına yardımcı olabilir.

5) Gücün çocukta olduğu oyunlar: Gün boyunca yetişkinlerin kuralları ve yönlendirmesi ile güçsüz hisseden çocuğun oyun süresi boyunca gücü ele almasını sağladığımız oyunlardır. Bu tür oyunlarda yetişkinler zayıf, beceriksiz, korkak ya da öfkeli görünürler. Örneğin yastık savaşında sizi devirebilir ya da siz köpekten korkan bir çocuk olurken o peşinizden havlayarak sizi kovalayan bir köpek olabilir. Bu tür oyunlarda atılan kahkahalar, kendini güçsüz hissetmesi nedeniyle oluşan stresten ve endişeden kurtulmasına yardımcı olur.

6) Çocuğun bebekleştiği (yaşça geriye gittiği) oyunlar: Okul öncesi yaş grubundaki çocukların kendi kendilerine başlattıkları bu oyunlar zaman zaman ebeveynleri şaşırtsa da endişelenmeyi gerektirecek bir durum yoktur. Bebek gibi davranmaya başladığı oyununu devam ettirebilir, kucağınızda tutup biberon isteyip istemediğini sorabilir ya da altını bağlıyor gibi yapabilirsiniz. Çocuklar ihtiyacı olanı, ilgiyi, şefkati, bebekliğindeki rahatlığı bilmekte ve bunu en uygun şekilde talep etme konusunda iyidirler 

7) Fiziksel temas gerektiren oyunlar: Çocuğunuzun belirlediği sınırlara saygı duyarak fiziksel temasta bulunmayı, boğuşmayı, fışfış kayıkçı gibi temas ederek söylenen şarkılı oyunları, at gibi sırtınızda taşımayı, ayaklarından tutup ellerinin üzerinde yürümesini sağlamayı, üst üste yatarak tost olmayı ya da bir çocuğunuzu bir örtüye sararak dürüm yapma gibi pek çok farklı şekilde oynanacak oyunlardır.

Oyun oynarken kahkahalar atıp birbirinizi anlamanız dileklerimle…

Klinik Psikolog Sena Kalaycı Çelik

Kaynak:
Aletha Solter. Oyun Oynama Sanatı, Doğan Kitap, 2017.