BAĞLANMA…

Çocuk ile bağlandığı kişi arasında yapışkan görevi gören bağlanma ilişkisi gelişimin birçok alanı için kritik önem taşır. Bağlanma öncelikle koşulsuz özsaygıyı etkiler. ‘Onlara bakan sevecen kişiler tarafından değerli bulunmaları, sevilmeleri ve özel kabul edilmeleri sayesinde güvende olduklarını hisseden bireyler, kendilerini güçlü ve yetkin, değerli, sevilebilir ve özel kişiler olarak algılamayı öğrenirler. ’İkincisi, güvenli bağlanma bize güvenli üs denilen şeyi sağlar; bunun anlamı dünyaya açılmak ve keşfetmek için gerekli olan güven hissidir. Bu güvenin yokluğunda, kendimizi yuvadan ayrılmaya ve hatta kendimize bakmaya hazırlıksız hissederiz ve bu durum gelişimimizi sekteye uğratır.

Susan Anderson, güvenli bağlanmanın kişiye daha sonra bağımsızlık duygusunu nasıl getirdiğini şöyle anlatır ‘Küçük çocukken, ilerleyebilmek için bağlanmanız gerekir. Bir bebek olarak ihtiyaç duyduğunuz bakımı vermesi için annenize bağlı olursunuz ve dikkatiniz sadece bu ilişkiye odaklanır. Emekleme döneminde, siz gelişmeye ve daha bağımsız bir şekilde işlevlerinizi yerine getirmeye başladığınızda, anneniz arka planda kalır…Bu gelişimi herhangi bir şey bölerse örneğin annenin uzunca bir süre hastanede kalması, bağımsız bir şekilde işlevlerinizi yerine getirme beceriniz gecikmiş olabilir.’Anderson, bağlanma ihtiyacınız kesintiye uğradığında, bu ihtiyaç öncelik kazandığını tatmin edildiğinde ise arka plana atıldığını anlatır.

Güvenli bağlanmayı oluşturmuş olan çocuklar ve yetişkinler diğer kişilerin onlara destek vermesine değil, başka ihtiyaçlarının karşılanmasına odaklanır. Araştırmalar güvenli bağlanmalar geliştiren çocukların, duygusal esnekliklerini, sosyal işlevselliklerini ve bilişsel becerilerini de geliştirdiklerini göstermektedir. Çocukluk dönemlerinde bu sayede insiyatif kullanabiliyor, hayal kırıklıkları ve zorluklarla başa çıkabiliyor aynı zamanda geride kaldıkları zaman yıkılmak yerine daha çok çaba sarf edebiliyorlar. Güvenli bağlanma ile güvenli bağlanmalar kurabilme ve duygularını düzenleme becerileri olan daha uyumlu yetişkinler oluyor ve dünyaya karşı daha olumlu bakış açısı geliştirebiliyorlar.

Başka bir araştırmada çeşitli güvensiz bağlanma türlerinin duygusal soğuklukla, sosyal ilişkilerde zorlukla, dikkat bozukluklarıyla, başkalarının zihinlerini anlamada zorluk çekmeyle ve stresli durumlar karşısında tehlike anında kalmakla ilişkilendirilebileceğini öne sürmekte. Bir diğer araştırmada beynin karmaşık sosyal davranışlarla ilişkili olan alanının bağlanmanın temeli olan etkileşimlere karşı özellikle hassas olduğu ortaya konulmuştur. İşi biraz basite indirgemek gerekirse sevgi dolu ve uyumlu etkileşimler, aslında beynimizin önemli sosyal becerilerden ve sosyal zekadan sorumlu olan kısmında gelişme göstermektedir. Dolayısıyla, nöronların büyümesinden kişinin öz saygı hissetmesine kadar her şeyi göz önüne aldığımızda, bağlanmamızın güvenli olması büyük önem taşır. Hatta çocukluk ihtiyaçları arasında en önemlisi denilebilir.