Kişinin iç veya dış dünyasından gelen bir uyaranla karşılaştığı anda bedensel, duygusal ve zihinsel değişimler yaşatan bir uyarışmışlık ve stres haline kaygı denir. Yani kısaca kaygı, kişinin korku verici ya da tehdit edici bir uyaranla karşılaştığında bedensel ve ruhsal tepki vermesidir. Kaygı duyan kişide nedensiz bir tedirginlik ve korku vardır. Kaygı yaşayan kişi bu durumu 'kötü bir şey olacakmış hissi', 'rahatsız edici bir endişe hali' ya da 'nedensiz bir korku hali' olarak ifade ederler.

Bunların yanında kaygı ile korku genel olarak karıştırılmakta ve bu duruma açıklık getirmekte fayda var. Kaygı, belirsiz ve uzun süreçlidir. Korku ise kaynağı belli ve kısa süreçlidir. Kaygı, korkudan farklı olup somut olarak var olmayan, tamamen kendi içimizde ihtimaller doğrultusunda zihnimizde geliştirdiğimiz uyaranlara duyulan tepki niteliğindedir. Örneğin köpekten korkan bir kişinin sokakta köpekle karşılaştığında hissettiği duygu korkudur. Çünkü korkmasın neden olan dışsal bir uyaran vardır ve o da köpektir. Kişi aynı sokaktan geçerken hiçbir uyaran olmamasına rağmen 'acaba köpek çıkar mı?' düşüncesinin yarattığı duygu ise kaygıdır. Çünkü köpeğin çıkma ihtimali, zihninde kaygıyı tetikleyen ve uyandıran bir hal almıştır.

Aslında vurgulanması gereken en önemli konu, kaygının hiç olmaması ya da kaygının üst seviyelerde olmasıdır. Yani kaygının belli bir seviyede olması, kişiyi motive ederek yaşamda daha aktif bir rol almasını, ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı kendisini korumasını sağlar. Ancak ölçüyü aşan kaygı, kişiyi hem bedensel hem zihinsel hem de duygusal olarak olumsuz etkiler ve kişinin gerçek potansiyelini ortaya koymasını engeller.

Anksiyete(kaygı) bozukluğunun belirtileri dört başlıkta toplanmaktadır.

Bilişsel belirtiler; gerçeklik duygusunda değişme, dikkatini vermede zorlanma, dikkat dağınıklığı, kontrolünü yitirme kaygısı, fiziksel zarar göreceği endişesi.

Duygusal belirtiler; korku, huzursuzluk, endişe, çaresizlik, panik.

Davranışsal belirtiler; kaygı yaratan durumlardan kaçınma, kaygı yaratan durumla karşılaşınca donup kalma.

Fizyolojik belirtiler; çarpıntı, kan basıncı değişiklikleri, soluk yüz ya da yüzde kızarma, nefes darlığı, boğazda düğümlenme, bulantı, kusma, karın ağrısı, sık idrara çıkma, terleme.

Kaygı bozukluklarının tedavisinde sıklıkla Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) kullanılır. Yapılan araştırmalarda BDT'nin hem kaygı belirtilerinin azaltılmasında hem de kaygı bozuklukların tedavisinde etkili olduğu ve bu etkilerin kalıcı olduğu belirtilmektedir.

BETÜL KARTAL
Psikolog